Burası Washington 14 - Seçim sonrasının Türk-Amerikan gündemi
Washington, D.C. / Yayın tarihi: 15 Temmuz 2007
SUNAN:
YASEMİN ÇONGAR
KONUKLAR:
DR. BÜLENT ALİRIZA: STRATEJİK VE ULUSLARARASI ETÜDLER MERKEZİ (CSIS) TÜRKİYE PROJESİ DİREKTÖRÜ
ABDULLAH AKYÜZ: TÜSİAD ABD TEMSİLCİSİ
DR. HENRI J. BARKEY: LEHIGH ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜM BAŞKANI
Çongar: Amerika’dan hepinize merhaba. Burası Washington, ben Yasemin Çongar. Sevgili izleyiciler, Türkiye bir hafta sonra sandık başına gidiyor. Biz de bugünkü programda 22 Temmuz seçimleri sonrasında kurulacak yeni hükümetin Türk-Amerikan gündemine bakacağız. Bu gündemin önemli başlıklarını inceleyeceğiz. Üç soruyla gündeme getirmek istiyorum. Ekrana da geliyor şimdi. Öncelikle, "Yeni hükümeti, Amerika ile nasıl bir Irak pazarlığı bekliyor?" Ona bakacağız. "Bush yönetimi giderayak İran'ı vuracak mı?" Bunu tartışacağız. Ve "Ermeni Soykırımı Tasarısı Kongre'den önümüzdeki dönem geçecek mi?" Bu üç sorunun yanıtını arayacağız. Ve bu soruları tartışırken de, stüdyomuzda her zamanki gibi hem Ankara'yı hem Washington’u yakından izleyen konuklarımız var. İlk sırada Bülent Alirıza, kısaca CSIS diye bilinen Stratejik ve Uluslararası Etüdler Merkezi Türkiye Projesi Direktörü kendisi. İkinci sırada Abdullah Akyüz, TÜSİAD’ın Amerika temsilcisi, ve Henri Barkey Lehigh Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı. Hepiniz hoşgeldiniz.
Şimdi bu konuları tartışmadan önce, ben istedim ki önce bir seçim beyannamelerine bakalım. Partilerin seçim programlarında hem Irak meselesi, Kuzey Irak'taki durum hem de Türk-Amerikan ilişkileri nasıl yer almış bir hatırlayalım. Hande Atay Alam ve Cem Sey’in derlemesini hep birlikte dinleyelim isterseniz.
(Teyp):
"Irak’ın kuzeyinin teröristler tarafından sığınma yeri olarak kullanılması, ilişkilerimizin gelişmesinin önünde büyük bir engeldir. Irak’ta istikrarsızlıktan beslenen terör tehdidine karşı her türlü tedbiri en etkin bir şekilde alacağız. Hiçbir komşu ülke toprağının ülkemize yönelik terörist eylemler için bir üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz. (Adalet ve Kalkınma Partisi)"
"Kuzey Irak’taki PKK varlığının ortadan kaldırılması için hükümet hiçbir etkili girişim yapamamış, Meclis’ten aldığı yetkileri kullanarak Kuzey Irak’a asker göndermeye cesaret edememiştir. Hükümet, PKK örgütünün merkezinin, üssünün, silah ve cephane depolarının Kuzey Irak’ta olduğu gerçeğini görmezlikten gelerek Irak’a bir operasyon düzenlemeye cesaret edememiştir. (Cumhuriyet Halk Partisi)"
"Türkiye, Kuzey Irak’tan kaynaklanan fiili bir güvenlik tehdidi ve terör saldırısıyla karşı karşıyadır. Irak’taki gelişmeler Türkiye’nin karşısına çok boyutlu bir güvenlik tehdidi çıkarmıştır. Bu durum Türkiye’nin askeri güçle desteklenen etkili bir siyasi caydırıcılık stratejisi uygulamasını gerekli hale getirmiştir. (Milliyetçi Hareket Partisi)"
"Türk-Amerikan ilişkileri hem ikili düzeyde hem de ittifak sistemi içinde köklü bir geçmişe, kapsamlı bir amaç ve çıkar ortaklığına ve sağlam bir jeopolitik zemine dayanmaktadır. Bu ilişkinin yeni şartlara uyumlu hale getirilerek kurumsallaşması sadece ikili ilişkiler açısından değil küresel ve bölgesel barış açısından da büyük bir önem taşımaktadır. (Adalet ve Kalkınma Partisi)"
"CHP iktidarında, bütün ülkelerle karşılıklı menfaatlere ve saygıya dayalı işbirliği politikaları izlenecektir. Amerika’yla ilişkilerde de aynı yaklaşım benimsenecek, başta Irak konusu olmak üzere, Amerika’nın izlediği bazı politikalar değişmediği sürece bu politikalara karşı tepkimiz sürdürülecektir. (Cumhuriyet Halk Partisi)"
"ABD ile uzun bir geçmişe sahip geleneksel ilişkilerimizde bugün yaşanan sıkıntıların karşılıklı güven ve saygı esasına dayalı olarak karşılıklı çabalarla aşılması büyük önem taşımaktadır. İlişkilerimizin, her iki tarafın çıkarlarına hizmet edecek şekilde, siyasi, güvenlik ve ekonomik boyutlarıyla gerçek anlamda bir stratejik ortaklığa dönüştürülmesi ortak hedefimiz olmalıdır. (Milliyetçi Hareket Partisi)"
Çongar: Evet birlikte dinledik. Şimdi isterseniz önce Türk-Amerikan ilişkilerine bakıştan başlayalım parti programlarında. Benim dikkatimi çeken MHP’nin stratejik ortaklıktan söz etmesi, AKP "kurumsallaşma" diyor. Yani, aynı yolda devam ama kurumsallaştırarak bu ilişkilere devam diyor. CHP, "eleştirmeye devam" gibi aslında negatif bir mesaj veriyor. Bunu nasıl okumalı Abdullah? Bu üç parti arasında üçünün de Meclis'e gireceği tahminini yaparsak, Türk-Amerikan ilişkilerinde ilk bakışta sence en ciddi ayrımlar neler?
Akyüz: Önce ciddi ayrımlar esasen Irak, Kuzey Irakla düğümleniyor. Yani orada Amerika’nın varlığı ve oradaki şu anda yaşadığımız sıkıntıların büyük kısmı Amerika’nın bir ittifak ortağı olarak üstüne düşeni yapmamasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla sanki benim gördüğüm kadarıyla büyük ölçüde kırılma noktası Kuzey Irak’a karşı. Bu partiler diyelim ki, koalisyon kurulursa, CHP-MHP koalisyonu kurulursa mesela nasıl yaklaşır? O bazda bakmak gerekir ve sanki kırılma, fay hattı orası diye düşünüyorum.
Çongar: Zaten biz de, Irak politikasına da derlememizde yer verdik bu düşünceyle, orada da, en büyük fark MHP’nin ve CHP’nin aslında AKP hükümetini askeri seçeneğe yönelmemekle eleştirmesi, buna cesaret edememekle eleştirmesi, AKP’nin biraz daha dikkatli, ihtiyatlı bir ton kullanması. Şimdi, Kuzey Irak konusunda bu seçim retoriği diye algılanabilir Bülent… Yani işte "cesaret edemediler, operasyon yapamadılar" diyor CHP-MHP. Ola ki, iktidara gelirlerse, sence bu retoriği sürdürücekler mi? Yani operasyon gündemiyle iktidara gelme iddiasında iki parti mi var karşımızda?
Alirıza: Ben bunun sadece bir seçim retoriği olduğunu düşünmüyorum. Aslında AK Parti de, şu anda iktidarda olan bir parti olarak da, bundan sonraki hükümeti kuran en yakın aday olarak, Kuzey Irak'ın bir problem yarattığına da, şu veya bu şekilde bu konunun giderilmesi gerektiğini söylüyor. Ve operasyonu da tam anlamıyla dışlamıyor.
Bunun sakıncalarını dile getirmiyorlar. "İçerideki teröristleri temizleyelim ondan sonra dışarıdakilere bakalım" demişti Sayın Başbakan. Fakat tabii, seçimden sonra terrörizm devam ederse iktidarda kim olursa olsun bu konuya neşter mutlaka vurması gerekiyor. Fakat tabii oradaki komplikasyon, ABD ile ilişkiler. Ve burada özellikle CHP’nin operasyon gerektiğini vurgulaması, MHP’nin de bunu büyük bir dereceye kadar desteklemesi, AK Parti üzerinde şimdi ve bundan sonraki meclis denkleminde de baskı oluşturacak.
Çongar: Yani sonuçta Ak Parti eğer tek başına hükümet kursa bile… ki anketlerin gösterdiği sonuçlar bunun mümkün olacağı yönünde, eğer kurabilse bile, o zaman MHP’nin de girebileceği bir mecliste, muhalefet CHP ve MHP yine sınır ötesi operasyon yönünde baskıyı sürdürebilir.
Alirıza: Mutlaka tabii.. Bu terörizme endeskli olarak eğer devam ederse baskıyı da artıracak. Unutmayalım, Türk-Amerikan ilişkilerindeki sorun, ki ciddi bir sorun var, Türkiye'de ABD'ye karşı güven dibine vurmuş, mutlaka ve mutlaka Kuzey Irak’taki olaylarla bağlantılıdır. Ve iktidara kim gelirse, bu konuya el atarken aynı zamanda Amerika ile ilişkileri nasıl sürdürmesi gerektiği konusuna da şu ana kadar üretilmeyen bir formül çıkartması gerekecek.
Çongar: Evet, bu Irak konusunu da zaten ayrıntılı tartışacağız programda, ama Henri sana sorayım. MHP’nin "stratejik ortaklık kurulmalıdır Amerika ile" diye bir cümleyi sonuçta seçim beyannamesine koyması seni şaşırttı mı? Çünkü MHP uzun süre anti-Amerikan özellikle bu Bush yönetimine çok karşı bir söylem kullandı. Son bir iki yıldır bu devam ediyordu. Şimdi birdenbire ciddi bir ilişki tanımı yapıyor.
Barkey: Bu çok ilginç aslında. Beni bayağı şaşırttı. Fakat aynı zamanda ne söylediklerini tam iyi anladıklarından şüpheleniyorum. Çünkü MHP söylemine baktığınız zaman, tabii bayağı çelişkili oluyor. Ama aynı zamanda MHP’nin içinde iki tane ağır dış politika topu var. Gündüz Aktan ve Bölükbaşı. Bunların etkisi mi diye düşünüyorum. Çünkü bunlar aslında deneyimli dış politika uzmanları ve onların söylediklerini, onların kurduklarını düşünüyorum.
Çongar: Gündüz Aktan ve Deniz Bölükbaşı etkisi var…
Barkey: Etkisi, etkisi var. Muhakkak bir etkisi var. Çünkü şimdiye kadar böyle bir söylem MHP’den hiç çıkmadı. Dolayısıyla şaşırtıcı, ama bence MHP nin eninde sonunda pek bir etkisi olacağını zannetmiyorum bu konularda. Yani şöyle diyeyim. Eğer MHP ile CHP koalisyonu işbaşı yaparlarsa, o zaman Kuzey Irak’a operasyon yapma olanağı olasılığı artacak. Ama bence şimdi orada komik bir olay olacak Çünkü askerler bence bir operasyon yanlısı olmadıkları için, bu sefer CHP ile MHP bastıracak. Askerler "Aman yapmayalım" diyecekler. Ya da çok göstermelik bir operasyon yapıp, "Bakın biz yaptık" diyecekler. Bir de MHP üzerinde şunu söylemek istiyorum. MHP’nin üstünde bir Demokles'in kılıcı var. Öcalan’ı astırmadıkları için muhakkak bir şey yapmak zorunda kalacaklarını düşünüyorlar eğer hükümete gelirlerse. Bence gelmeyecekler onun için…
Çongar: "Gelmeyecekler…" Fakat tabii, bu iddia önemli, sen diyorsun ki "Aslında TSK operasyona niyetli değil." Onlar da o söylemi kullanıyorlar, ama "niyetli değiller" diyorsun. Ona geçeceğiz. Yalnız şimdi, yeni hükümeti yine kim kurarsa kursun en önemli konularından biri Irak olacak. Sadece Kuzey Irak da değil… Washington gündemine sözü getirirsek, Amerika artık Irak’tan çekilmeyi tartışan bir ülke. Bu çerçevede, yeni hükümeti nasıl bir Irak pazarlığının bekleyebileceği konusunda New York Times’ın geçen hafta bir baş yazısı vardı. Ondan size kısa bir alıntı okumak istiyorum:
"ABD, Irak'ın kuzeyindeki Kürt topraklarını, çıkışa yönelik hazırlıklar için güvenlikli bir alan olarak kullanmanın yolunu aramalıdır. Türkiye'nin üslerini ve limanlarını kullanabilmek de, geri çekilmenin daha hızlı ve güvenli olmasını sağlayacaktır. Türkiye, savaşta, her zaman aynı kararlılığı göstermeyen bir müttefik oldu, ancak diğer ülkeler gibi o da, savaş sonrasının yüküne omuz vermenin kendi çıkarına olduğunu anlamalıdır."
Şimdi Bülent, bir savaş sonrası yükünden konuşmaya başladı Amerika. Ve bu geri çekilmenin savunusunu yapanlar, Demokratlar olsun Cumhuriyetçiler içinde bazı kesimler olsun, işte New York Times’ın başyazısı olsun, Amerika’nın terkedeceği Irak’ta çok büyük bir kaos olabileceğini, işte iç savaşın alıp başını gidebileceğini, hatta kuzeye kadar yayılabileceğini hesaplıyorlar bir yandan, bir yandan da diyorlar ki, "Artık Amerika’nın kalmasının kazandıracağı hiçbir şey yok." Yani düzelteceği hiçbir şey yok. Son olarak Amerikan Senatosu’nda da gördük. Başkan Bush’un gündeminde, Irak için 18 tane kıstas vardı Kongre'nin belirlediği. Başkan Bush, işte "Bunun 9'unda, 10'unda belli bir iyileşme sağlandı" diyor. Bağımsız gözlemciler, ancak 1'inde 2'sinde iyileşme sağlandığını söylüyorlar. Yani Amerika, artık orada kalışını, kendi ülkesine kendi toplumuna ve dünyaya çok da rasyonelize edemeyen bir noktada. Şimdi Amerika, bu koşullarda arkasında kaos bırakmayı göze alarak ayrılırsa, Türkiye sence kendisini nasıl bir pazarlık noktasında bulacak. Türkiye ne demeli Amerika'ya?
Alirıza: Daha o noktada değiliz. Washington’da cidden bir tartışma başladı. Cumhuriyetci senatörlerden bazıları Başkan Bush'dan uzaklaşmaya başlıyorlar. Ancak bunu en son kabul edecek kişi Başkan Bush olacak. O hala çekilmeyi kabul etmemis. Şu anda devam eden girişimin devam etmesini Eylül’den sonra değerlendirilmesini savunuyor.. New York Times uzun süreden beri zaten Amerika’nın çekilmesini istiyordu. Ve bu konuda Türkiye ile ilgili yaptığı bu spekilasyonda sadece şimdik spekilasyon olarak görmeliyiz. ABD’de şu anda daha Türkiye ile iktidarda kim olursa olsun tamam ben çekileceğim, senden faydalanmak istiyorum. Kaos’u şu yada bu şekilde önlemek istiyorum noktasına gelmiş değil. Eninde sonunda gelecek, fakat şunuda vurgulamak istiyorum. Kaos zaten var. Amerika’nın askerleri orada kalsada kalmasada… bir noktaya gelirse Washington kendisinden sonra orada ne olacak konusunda pek itibar etmeyecek.
Çongar: Benden sonra tufan… Peki sana katılıyorum. Eylülü beklemek istiyor Başkan Bush, muhtemelen bekleyecek Amerika. Eylül ortasında, oradaki General Petraeus’un bir rapor vermesi söz konusu. Ama tahminler, gerçekten de bu raporun Amerikan Kongresi'ni tatmin edecek bir rapor olmayacağı yönünde. Yani eylül olmayacak ekim olmayacak, ama 2007 sonu 2008 itibariyle bir geri çekilme takviminin gündemde olacağını söyleyebiliriz değil mi?
Alirıza: Tabii, olacaksa da zaten Demokratların Cumhuriyetçi yönetimi zorlamasıyla olacak. Başkan Bush da zaten buna şu anda niyetli değil, fakat eğer o noktaya gelirsek direnecek. Ve o direnme sürecinde de, "Çekileceksek nasıl çekileceğiz" tartışması olacak. Sanırım bu 2007'de, olmazsa 2008'de olacak.. Önümüzdeki dönemde Türkiye ile ABD ilişkilerinde mutlaka bu noktaya geleceğiz. Ama şu anda orada değiliz.
Çongar: Şu anda orada değiliz. Peki Henri, sence böyle bir çekilmenin Türkiye açısından sonuçları ne olabilir?
Barkey: Çok acil, çabuk yapılacak bir çekilme Türkiye açısından çok kötü olacak. Çünkü Irak’taki kaosun Türk sınırlarına ulaşabilmesi demek. Çünkü hazırlıksız bir çekilme bence…
Çongar: Zaten kuzeyde eylemler başladı. Büyük saldırılar yavaş yavaş kuzeye kaymaya başladı…
Barkey: Onun sebebi de şu aslında. Çünkü Bağdat ve Bağdat çevresinde Amerikan ve Irak silahlı kuvvetlerinin yaptığı operasyonlar yüzünden, tehdişin büyük bir kısmı daha da kuzeye, daha değişik yerlere yönlenmeye başladı. "Biz buradayız, biz hala tedhiş hareketleri yapabiliyoruz" diyebilmek için o operasyonlara başladılar. Ama bence tanıdığımız Kürt bölgesi içinde, çok rahatlıkla operasyon, tedhiş yapması çok kolay değil. Bence yani onu daha iyi kontrol edebiliyor çünkü Kürt bölgesini… Fakat daha önemli olan eğer hazırlıksız bir çekilme olursa, Irak hemen üçe bölünmeye başlayacak mı? Eğer üçe bölünürse, o zaman Türkiye’nin istemediği, sırf Türkiye değil Amerika’nın da, komşularının da istemediği bir sonuca doğru ilerleyecek. Onun için ne Türkiye, ne de komşuları, şimdi Amerika’nın çabuk bir şekilde çekilmesini istemiyor. O açıdan bütün komşular, bence hatta İran bile, Bush yönetimi tarafında. "Yavaş yavaş çekilin. Çekilin ama yavaş yavaş çekilin" diyor. "Hazırlanın." Bu aşamada tabii, Amerika’nın komşularla pek İran ve Suriye ile değilse bile, şu anda Türkiye, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Ürdün ile hemencecik şeylere girmesi lazım. Müzakerelere girmesi lazım ki, bunları uygulaması lazım.
Çongar: Yani hazırlık müzakereleri gerekiyor, diyorsun. Peki Abdullah, Henri dedi ki, "kuzey nispeten istikrarlı tutulabilir, güvenlikli tutulabilir". Sence, ki Iraklı Kürtlerin bu yönde talepleri de vardı, Amerika orada üs kurmak isteyecek mi? Irak Kürdistanı'nda kalıcı Amerikan üsleri görücek miyiz? Bu pazarlığın bir parçası da bu üsler olabilir mi?
Akyüz: Bence göreceğiz. Çok büyük olasılıkla göreceğiz. Bunu Kürt yönetimi istiyor, bunu orada hem de Amerika yönetimi.. Açıkça telaffuz etmese de Irak'tan tamamen çekilmeyi… Bunun süresi ne olur bilemiyoruz, 2 sene mi olur 5 sene mi olur ama bu mutlaka aşamalı bir çekilme olacak. Özellikle Bush yönetimi döneminde, ben hızlı bir çekilme beklemiyorum. Dolayısıyla New York Times’ın o referans verdiğin yazısında bahsedilen şey, daha çok toptan çekilmeye yönelik olarak öneriler getiriliyor. Ben öyle bir senaryoyla karşı karşıya olmadığımızı ve 2008 sonuna kadar da olmayacağımızı düşünüyorum. Ama sonuçta, ABD mutlaka Irak’ta bir kuvvet bırakarak hem İran’a karşı hem Irak’ın istikrarına katkıda bulunmak adına, hem de Kürtleri korumak adına, onların da isteği üzerine orada bir üs…
Çongar: Bir de belki Türkiye’nin bölgeye müdahalesini önlemek adına…
Akyüz: Bir amaç da bu olabilir mutlaka. O tarihe kadar bu konuda zaten bir netleşme olmazsa, PKK saldırıları durmazsa ya da Türkiye’nin böyle bir operasyon yapmış olması ve onun sonuçlarının bir şekilde ortaya çıkmış olması… evet veya bir de ayrıca tabii, Türkiye dışında orada bir ilave üs imkanınıd a Amerika’nın kaçırmak isteyeceğini sanmıyorum. İran bu kadar Amerika’nın gündeminde olduğu sürece.
Çongar: Bülent sen söz istemiştin.
Alirıza: Şimdi ben biraz farklı görüyorum bu durumu. Geçenlerde Senatör Biden bir tartışmada..
Çongar: Senatör Biden, Senato'da Dış İlişkiler Komitesi'nin Başkanı, aynı zamanda başkan aday adayı Demokratlar'dan…
Alirıza: Demokrat. Geçen gün çok ilginç birşey söyledi. Tabii, (Irak'ın) üçe bölünmesini savunanların başında gelenlerden birisi ve Kürt yönetimini de destekleyen bir kişi ve bu lafı etmesi de çok ilginç birşey: “Ne kadar gecikirsek," diyor "oradan çekilmeye başlamaya, Amerikan halkını orada asker bırakma konusunda daha fazla zorlanacağız. Öyle bir noktaya geleceğiz ki, Irak’tan tamamen hiçbir asker bırakmadan çekilebiliriz." Biden'ın bunu dile getirmesi ilginç. Zaten orada bir üs kurulacaksa, onun görevi ne olacak? Oradaki Kürt yönetimine ya da ismi ne olursa, o zaman, ABD’nin vereceği bir desteğin simgesi olacağı için, ABD’nin bunu kendi içinde tartışması ve milli bir politika olarak benimsemesi gerekiyor. Şu anda o noktada değil. ABD’nin İsrail’e verdiği destek ve güvenceyi, orada bir Kürt entity'sine verme noktasına geldiğine inanmıyorum. Ve üs konusunda daha zaten önümüzde zaten çok merhaleler var. Peki, Senato orada kalıcı bir üs kurulması için parayı vermiyor ve o konuda da çok güveniyor Demokratlar…
Çongar: Peki Amerika’nın bu çekilme takvimi aşamalı da olsa, Biden’in dediği gibi belki biraz daha hızlı olup kuvvet bırakmaya da dönse, sonuçta bir kere orada bir boşluk yaratacak ister istemez. Ek boşluk yaratacak. İşte belki üsler kurulması gündeme gelecek, bu askerlerin, New York Times'ın başyasızında belirtildiği gibi, belki Türkiye üzerinden boşaltılması gündeme gelecek. Ve PKK varlığının bölgede devam ettiği bir ortamdan bahsediyoruz, ki bu PKK varlığını temizlemeden Amerika’nın çıkmasına muhtemelen karşı konuşacak Türkiye. Bütün bunları birarada düşünürsen Henri, ve senin bu konu üzerinde özellikle çalıştığını biliyorum, bu "büyük pazarlık" konusu üzerinde… Bir de Kerkük boyutu var: Kerkük’ün yeni bir savaş nedeni olmaması bölgede, yeni bir çatışma unsuru olmaması bölgede… Bütün bunların içereceği geniş bir pazarlığa doğru ilerliyor mu Türkiye ile Amerika sence ya da ilerlemesi gerekir mi? Ya da muhtemel zamanlaması nedir?
Barkey: Şimdi ilerlemesi gerekir. Ama önümüzde seçimler var. Seçimlerden önce bunun olması… bir hafta kaldı seçimlere. Şimdi seçimlerden önce birşey yapılması imkansız. Çünkü bir hafta kaldı seçimlere. Dolayısıyla.. şimdi birşey yapılması imkansız. Şimdi bir cumhurbaşkanlığı seçimleri olacak, Türkiye yatışıncaya kadar birşey olacağını sanmıyorum. Ama bundan sonra, Amerika'nın Türkiye ile pazarlık konusunda girişim yapması birşeyler yapması lazım. Sırf Türkiye ile değil, aynı zamanda Suudi Arabistan ile de yapması lazım. Çünkü Amerika, kademeli bir şekilde çekilecekse, bu hazırlıkları yapması lazım. Bu hazırlıkların en önemlisi bence, o Kuzey Irak’ta Kürtler arasında bir pazarlığın oluşmasını sağlaması lazım. Çünkü onu sağlamadan çekilirse Amerika herkese çok kötü bir oluşum bırakmış olucak. Dolayısıyla ne Türkiye memnun olacak ne Irak’taki Kürtler memnun olacak, ondan sonra Amerika hiç bir şey başaramamış gözükecek. Bush yönetimi şunu düşünüyorsa , yani "Ben neyi başardım 4 seneden sonra, Irak'ta bu kadar zayiattan sonra…" Hiç olmazsa, Kuzey Irak’ta hiç değilse bir şeyin kurulmasını…
Çongar: "Bir devletin mi" demek istiyorsun?
Barkey: Hayır hayır, devlet olup olmayacağını şu anda biz bilemeyiz. Irak’ın geleceğine bağlı, eğer Irak bir bütün olarak kalırsa, o bütünün içinde hem Türkiye ile barışık, hemde Irak ile barışık bir federal oluşum.
Çongar: Öyle bir oluşum… ama onun başarılı olması için PKK’nın orada artık varlık bulmaması lazım.
Barkey: Ama o büyük pazarlığın içinde, PKK unsurlarının temizlenmesi gerekecek. Ve orada çok ciddi bir şekilde hem Kürtlerin hem Amerikalıların Türkiye’ye bir güvence vermeleri lazım. Hem de bir güvenceden de fazla bir şeyler yapmaya başlamaları lazım. Zaten o aşamada da bence, zaten hem Barzani hem Talabani PKK'ya muazzam baskı yapıp onları oradan uzaklaştırmaya çalışacak. Türkiye için bu en büyük problem, onların Türkiye'ye dönmesi olacak. Şimdi kaç PKK’lı var bilmiyoruz, ama onların dönmesi Türkiye için çok kötü olabilir. Ama aynı zamanda şunuda düşünmek lazım. Türkiye’de seçimler olacak, seçimlerde bilmiyorum kaç kişi ama DTP’den milletvekili gelecek
Çongar: Onların grup kurma ihtimali de var.
Barkey: Var, zor ama var. Fakat önemli olan onların yaratacağı yeni bir psikoloji oluşacak Güneydoğu’da. Dolayısıyla PKK nin huzuru da bir dereceye kadar azalacak. PKK çok kaybetmekte. Bakmayın, çok mayın, iyi mayın patlatıyor, ama halk arasındaki etkisi eridi….Fakat DTP Millet Meclisi'ne girdikten sonra ne olacağını kestirmek zor tabii…
Çongar: Tabii, o apayrı bir tartışma konusu. Milletvekilleri PKK’dan bağımsız hareket edebilecekler mi? Ya da PKK’ya parallel hareketlerinde bile, iyi milletvekili olabilecekler mi? Yapıcı bir politika izleyebilecekler mi? Ama sen, önemli birşey söyledin Henri, yani "Türkiye ile bir pazarlık gerekli, Suudi Arabistan'la da bir pazarlık gerekli…" Ve tabii, Amerika'nın Irak'tan çekilmesinin çok büyük bir İran boyutu da var. İran’a ne olacak? Bunu da kısa bir ara verdikten sonra tartışacağız sevgili izleyiciler, lütfen bizden ayrılmayın.
-------------------------------------------
Çongar: Tekrar merhaba. Burası Washington ve biz Bush yönetiminin giderayak İran’a saldırıp saldırmayacağını tartışıyoruz. Şimdi, demin Irak’tan çekilmekten bahsediyorduk. New York Times’ın ünlü yazarı Tom Friedman’ın geçenlerde, 11 Temmuz'da bir makalesi vardı. Irak’tan çekilmeyi savunan. Ve bunun olası sonuçları arasında bakın neleri saymıştı:
(Ekrandan okuyarak)
"Irak'tan çıkmanın en az dört avantajı var. İlki, iç savaşın hakemliğini yaptığı için daha fazla Amerikalı ölmeyecek. İkincisi, biz ayrılmaya hazırlanırken topyekun iç savaş korkusunun yayılması, belki de, Iraklıları bir son dakika anlaşmasına sevkedebilir. Üçüncüsü, Irak'taki iç savaşın acıları, oradaki cemaatleri yeni ittifaklar kurarak federal bir çözüm için istikrarlı bir zemin oluşturmaya yöneltebilir. Dördüncüsü, İran'a karşı caydırıcı gücümüzü yeniden kazanırız. Tahran, artık Irak'taki adamları aracılığıyla kanımızı dökemez ve Irak'tan çıkınca, eğer gerek duyarsak, İran'ı vurmak için elimiz çok daha rahatlar."
Çongar: Sizleri bilmem, ama benim biraz kanımı donduran bir gerekçe, bu son gerekçe. Yani "İran’ı vurmak için Irak’tan çıkalım" gerekçesi. Bülent ne dersin? Sence hakikaten, Bush yönetiminin 16-17 ayı kaldı iktidarda, bu son dönemi İran’a bir tür "ders vermek", bir tür saldırı yapmak için kullanacak mı?
Alirıza: Ben bu konuda bir adım atacağına inanıyorum. Bu konuda elimizde bilgiler var. Bunlardan bir tanesi, örneğin mesela geçenlerde Başkan Bush’un kabul ettiği bir grup Cumhuriyetçi milletvekillerinden bir tanesiyle konuştum. Ve Başkan Bush, "Benden sonra İran’da nükleer tehdidi kimse ortadan kaldırmayacak, o yüzden ben gitmeden mutlaka bu konuya bir çare bulmam gerekiyor"…
Çongar: Peki, "çare" derken bir askeri girişimden mi bahsediyor?
Alirıza: Tabii. Şimdi şöyle bir durum var: ABD’nin şu andaki mevcut politikası, Condi Rice ve yardımcısının…
Çongar: Dışişleri Bakanı ve yardımcısının…
Alirıza: Sürdürmeye çalıştığı, diplomatik kanaldan, mümkün mertebe İran üzerindeki baskıyı arttırmak… Ama özellikle Başbakan Yardımcısı Cheney’e yakın olan bir grup, ki bunların içinde, örneğin David Wurmser’in ismi mutlaka gündeme geliyor… Bunlar, Washington’da "İran konusunda askeri opsiyonu ortadan kaldırmanın ne kadar sakıncalı olduğunu ve bu konuda şu veya bu şekilde ABD’nin bu opsiyonu kullanması gerektiğini" dile getiriyorlar. Yani bunu Washington’da duymayan kalmamış. Yani Dışişleri Bakanlığı ile Başkan Yardımcısı Cheney’nin ofisi arasında zaten gazetelerede yansıyan bir nevi gerginlik ve bir soğuk savaş var. Şimdi geçmişte Başkan Yardımcısı Cheney’nin, Rumsfeld ile birlikte Bush’u Irak konusunda icraata geçmesi konusunda ne kadar zorladıklarını hatırlarsak, aynı şekilde hala çok güçlü bir konumda olan Cheney’nin Bush’u bu konuda ikna edebileceğine vede Bush’un sınırlı da olsa İran’a karşı bir operasyon yapacağına inanıyorum.
Çongar: Peki, böyle bir operasyon diyelim ki Cheney ve çevresindeki şahinlerin bastırması ile planlandı… Henri, ne ister Amerika Türkiye’den? Üssünü mü kullanmak ister, destek mi ister? Yoksa…
Barkey: Türkiye’den hiçbir şey isteyecek hali yok, ikincisi istemeyecektir. Çünkü iki açıdan, şimdi söyleyeyim. Amerika’nın şu anda İran’ı vurmak istese, ki ben inanmıyorum bunun olacağına, o başka bir mesele, onu da söylerim bir dakika da…
Çongar: Sen saldırı olacağına inanmıyor musun?
Barkey: İnanmıyorum, inanmıyorum. Ama şunu söyleyeyim… Yani niye Türkiye’ye ihtiyacı yok? Çünkü bugün oraya çok yakın iki tane büyük filosu var Amerika’nın. Ayrıca çok uzaktan kumandalı bir sürü bombası, uçağı falan var. Yani bütün bunların…
Çongar: Körfez'den ya da Diego Garcia'dan vurabilir...
Barkey: Bütün rahatlıkla isterse vurur. Vurursa sonuç alabilir mi o başka mesele. Fakat istese rahatlıkla vurabilir. Ama yapamayacak. Şunu düşünmemiz lazım. Herhangi bir cumhurbaşkanı giderayak, gitmeden önce 3 gün önce, bir ay önce, ya da seçimlerden sonra öyle bir şey yapması Amerikan tarihinde kolay kolay hazmedilebilecek bir şey değil.
Çongar: Ama Bush hazmedilemeyecek çok şey yaptı.
Barkey: Doğru, ama bu artık bardağı aşacak olan damla olacak.
Çongar: Sen yine de bir sağduyu arıyorsun Bush hükümetinde
Barkey: Hayır, sağduyu aramıyorum ama, ona yapılıcak olan reaksiyondan korkacak. Çünkü öyle bir reaksiyon olacak ki herkeste…Belki İranlılar çok kötü bir şey yapabilir, yani çok bariz bir şekilde, Amerikalı askerleri öldürmeye devam ederlerse ve bunun delilleri ortaya çıkarsa ve bunun İran'daki hükümetin emriyle yapıldığını, Amerika gösterebilirse, o başka mesele. Fakat yani durup dururken, İran’ın nükleer silah kapasitesini önlemek için, bir atılımda bulunması, bence politika açısından kendi partisini tamamıyla ortadan kaldırmak gibi bir şey olacak bu…
Akyüz: Zaten bence, orada sorun şey değil mi? Yani hem Irak’tan çıkışta hemde İran meselesinde Bush yönetimi ne kadar… artık zaten Amerikan kamuoyundan kopmuş durumda da… kendi partisinin tabanından ve meclis gurubundan da ne kadar koptu ve ne kadar bağamsız hareket edebilir. Eğer gerçekten çok koptuysa ve hiç umurunda değilse Bülent’in dediği olabilir. Ben de koptuğu kanaatinde değilim o kadar.. dolayısıyla İran’dan, Irak'tan çıkışını da o kadar, yani yavaş, çok da hızlı olmayacağını sanıyorum. İran’a bir müdahalede bulunamayacağını düşünüyorum. Çünkü Cumhuriyetçi Parti'nin etkisi çok fazla olacak.
Barkey: Bir de şunu unutmayın. Zaten Amerika’nın yaptığı en büyük stratejik hatalardan birisi olarak çıkacak olan bir cumhurbaşkanı, Amerika’nın yapacağı en korkunç ikinci stratejik hatayla mı çıkmasını istiyorsunuz? Eğer…
Çongar: Biz birşey istemiyoruz ama Bush yönetimine güvenemeyecek kadar da çok şey gördük.
Barkey: Güvenmek zor tabii bu hükümete. Yine de bunlar tamamiyle deli değiller…
Çongar: Şimdi Bülent, sana sözü vereceğim ama biraz da sözü şöyle toparlamak istiyorum. Şimdi, "saldırı olacak mı olmayacak mı" burada bunun totosunu oynayacak halimiz yok. Bülent’in dediği şöylesine doğru ki, saldırı yanlısı konuşan kişiler var Washington’da…
Akyüz: Kesinlikle, kesinlikle…
Çongar: Şimdi, o saldırı yanlısı olan, özellikle şahince tutum alan birtakım Amerikalılar, ki bazısı yönetimin içinde bazısı hemen yanı başında… aynı zamanda Türkiye’ye de önem veren kişiler. Türkiye’nin İran konusunda alacağı tutuma da çok önem veren kişiler. İşin ilginç yanı, yine aynı çevrelerde, şimdi tek tek isim vermiyorum ama bu çevrelerde, örneğin 27 Nisan muhtırasını desteklemek gibi… Türkiye'de belki Genelkurmay’ın biraz daha söz sahibi olmasından yana konuşmak gibi bir eğilim de var. Bunlar arasında bağlantı kuruluyor. Türkiye'de de bazı yazarlar bu bağlantıları kurdular, bazı televizyon programlarında bu yorumlar yapıldı. Yani "Amerikan şahinleri, belki de İran konusuda bir beklentisi olduğu için, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne biraz daha meylediyor" diye… Bülent, buna katılıyor musun? Ve eğer Henri‘nin dediği doğruysa, yani sonuçta Türkiye'nin hiçbir lojistik desteği olmadan da, Amerika böyle bir saldırıyı yapacaksa, neden Türkiye’de böyle bir siyasi yatırıma girişti?
Alirıza: Öncelikle isterseniz, ondan başlayalım. Şimdi Türkiye'den bir lojistik destek istemese bile, eğer böyle bir girişim yaparsa ABD, ki ben böyle bir şey istemiyorum, ama benim değerlendirmeme göre böyle şey var… Türkiye’nin diplomatik destek vermesini isteyecektir. Saldırıdan bir gün sonra ya da o gün, Türkiye’nın “Evet, dünya büyük bir tehlikeden kurtuldu” gibi bir açıklama yapmasını isteyecektir. İlginç olan, demin senin de söylediğin gibi, Türkiye'deki mevcut iktidardan memnun olmayanlarla İran’a saldırı isteyen insanlar hemen hemen aynı insanlar, aynı çevreler… Onların beklentisi şu olabilir. Bu iktidarın vermediği bir desteği, başka bir iktidar veya TSK’nın daha güçlü olduğu bir ortamda olan bir Türkiye verebilir. Bunu görmemek imkansız. Sanırım önümüzdeki dönemde de yine aynı takım, özellikle Başkan Yardımcısı Cheney’e yakın oldukları için, yine damgalarını ilişkilere vurabilecekler…
Barkey: Ama burada bir soru soracağım Bülent'e. Şöyle düşün, diyelim ki şimdi bir MHP – CHP koalisyonu oldu, o hükümetin Amerika’ya destek vereceğini düşünüyor musun, AKP’den daha fazla böyle bir olayda? Bence…
Alirıza: Zaten bence bu çevreler… Soruna cevap olarak söylüyorum, MHP- CHP ittifakı istemiyorlar. Onlar başka şeyler istiyorlar.
Çongar: Ne istiyorlar?
Alirıza: TSK’nın daha güçlü olduğu… Yani darbe istediklerini söylemek istemiyorum.
Barkey: Başka ne kaldı?
Çongar: Ama ne? AKP hükümeti istemiyorlar…
Alirıza: Yani şimdi burada seçim sonrası propagandasına da girebilir, ama genel olarak burada gördüğümü anlatıyorum. Birtakım beklentiler olabilir. Bu takım beklentilere cevap bulamayabilirler Türkiye’de…. Örneğin 1 Mart 2003’de AK Parti hükümetinden çok şey beklemişti bu yönetim, özellikle neo-conlar. Ve görmemişti. Bundan sonraki denklemde, istedikleri olsa bile almayabilirler, fakat beklentilerinin gönüllerinden geçenlerin bu olduğunu görmemek için kör olmak lazım.
Çongar: Şunu mu demek istiyorsun Bülent; ordunun telkinlerine daha açık bir hükümet mı istiyorlar?
Alirıza: Ordunun daha hassas olduğuna inanıyorlar. Özellikle Genelkurmay Başkanı'nın yaptığı geziden sonra ordu daha iyi anlıyor diye bir bekleyişe girdikleri mümkün…
Çongar: Abdullah, senin tek cümleyle yanıt vermen ricasıyla soracağım Orgeneral Büyükanıt, Genelkurmay Başkanı, Washington’a gelip Başkan Yardımcısı Dick Cheney ile görüştüğü zaman, İran konulardan bir tanesiydi, görüştükleri konulardan bir taneseydi. Senin bilgin dahilinde, sence Genelkurmay Başkanı bir İran güvencesi verdi mi Amerika'ya?
Akyüz: Benim o konuda hiçbir duyumum yok. Bilmiyorum açıkçası. Konuşulduğunu biliyorum ama bir taahütte bulunup bulunmadığını bilmiyorum.
Çongar: Ben de bilmiyorum. İki bilmeyen etti. İnşallah, bunun cevabını günün birinde öğreneceğiz. Ama şimdi kısa bir aramız var sevgili izleyiciler. Ondan sonra da Ermeni Soykırımı meselesini konuşacağız.
------------------------------------------------------------------------------------------------
Çongar: Merhaba. Washington’daki sohbetimizi Ermeni Soykırımı Tasarısı'nın geleceğini tartışarak sürdürüyoruz. Biliyorsunuz, Ermeni Soykırımı Tasarısı Temsilciler Meclisi'nde, Meclis toplam sayısının yarı rakamını aştı; 218 imzaya ulaştı. Hatta 220'ye galiba en son vardı. Bu konuda size Adam Schiff’in, Demokratik Partili Kalifornia temsilcisi ve tasarının bir numaralı sponsoru olan Adam Schiff’in son değerlendirmesini okumak istiyorum önce.
(Ekrandan okuyarak):
"Tasarının 218 imzaya ulaşması gösteriyor ki, Temsilciler Meclisi'nin çoğunluğu, Soykırım'ın tarihsel bir gerçek olduğunu onaylamaya hazırdır. Ermeni Soykırımı'nın tanınması, günümüzün en önemli insan hakları meselelerinden biridir ve umuyorum ki, sağladığımız çoğunluk desteği, bu tasarının erken bir tarihte geçmesini sağlayacaktır. Gelecekteki kıyımları önlemeyi ummamızın tek yolu, geçmişi hatırlamak ve geçmişten ders çıkartmaktır."
….diyor Adam Schiff. Ve diyor ki, "erken bir tarihte tasarıyı geçirme hedefimiz var." Şimdi soykırım tasarısı, sence Abdullah, eylülde geçer mi?
Akyüz: Sonbaharda geçmesi için sanırım çok büyük bir hazırlık var. Eylül değilse bile Ekim ayı. Fakat ben bu isteğe rağmen konjonktürün buna imkan verip vermeyeceği konusunda emin değilim.
Çongar: Konjonktür buradaki konjonktür mü?
Akyüz: Buradaki konjonktür. Birincisi tabii Irak. Yani Irak meselesi öyle görünüyor ki, eylülden itibaren, Kongre tatilden döndükten sonra ağustos sonunda, ciddi bir şekilde gündem maddesi olacak. Dolayısıyla Irak’tan çekilme tartışmalarına başlanacak. Türkiye’nin oynayabileceği rol… işte programın başından beri tartıştığımız.. Bu süreçte, acaba Türkiye’nin üstüne gidebilecek bir şeyi, lider kadrosu destekler mi? Bu 220 imzalı desteğin, 160’ı Demokratlardan geliyor, 60’ı Cumhuriyetçilerden geliyor. O anlamda, Demokratların çoğunlukta olması ve Bush’u sıkıştırma anlamında bunun üstüne çok daha rahat gidebilecekleri sonucunu da çıkartabiliriz. Ama 60 tane Cumhuriyetçi var, bunların öyle bir ortamda nasıl davranacaklarını açıkçası kestirmek kolay değil. Ben bir de, şunu düşünüyorum: Seçim yılında bunu, böyle bir tasarıyı gündeme getirmek daha kolay olacaktır…
Çongar: Yani Amerika’daki seçimler…
Akyüz: Amerika'daki, 2008’deki… Dolayısıyla eğer Irak gündemi bu kadar yoğun bir şekilde işgal ederse… Ve de 2008 seçeneği de, önlerinde durduğu için belki de önümüzdeki yıla kalabilir diye düşünüyorum. Ama bu ekip şeyde de, sonbaharda da mutlaka girişimde bulunacak.
Çongar: Peki, sen konjonktürel bir açıklama yapıyorsun; "diğer konuların önceliği nedeniyle ertelenebilir" diyorsun. "Belki Türkiye’nin stratejik önemi tekrar gündeme gelebilir" diyorsun. Bu programda da çok tartıştık, yani galiba siyasi açıdan bu soykırım tasarısının önünü kesmek pek mümkün değil; içerik açısından buna karşı konuşmak, karşı konuşmak mümkün de, pek kimseyi ikna etmek mümkün değil…
Akyüz: Doğru…
Çongar: … pek mümkün değil Amerika’da… Peki, şimdi yeni bir hükümet kurulacak. Seçim döneminde fazla adım atamadı AKP, yeni açılımlar yapamadı. Malum, gayet popülist bir politika sürecinden geçildi. Eğer AKP yeni hükümeti kurarsa, anketlerde gözüken olursa, bu yeni hükümet daha önce bazı ipuçlarını verdiği, işte, Erivan’la yeni bir ilişki biçimi, soykırım tezi konusunda, Türkiye’de bu tezin belki daha rahat tartışılmasına yönelik adımlar, şşte 301’in kalkması gibi bazı adımlar… Bu tür adımlar bir kere atılabilir mi? Bülent, Henri.. ikinize de soracağım. Bir de, bu tür adımların Washington’da Soykırım Tasarısı'yla bağlantılı herhangi bir yansıması olur mu? Henri?
Barkey: Bence olur. Ben de, Abdullah’a çok katılıyorum, bu konjonktürel açıdan bu tasarının geçmesi çok zor. Şunu da… Benim konuştuğum bir kaç tane çok ileri gelen Demokrat milletvekilinin bana verdiği intiba şu. Yani şu anda tasarıya imza atmak kolay bir şey. Bunun hiçbir fiyatı yok aslında. Bir fiyat ödemiyorlar bunun için. Bedava istiyorsanız, bir dereceye kadar. Dolayısıyla karşı bir reaksiyon gelince, bilhassa hükümet, Amerikan hükümetinden, "Bunun yapılmaması lazım. Irak yüzünden yapılmaması lazım" dendiği zaman, bence bunlar çok ciddi bir şekilde verdikleri imzayı geri çekmek ya da bunu değişik bir şekilde daha ileriki tarihlerde sunmaya çalışacaklardır. Bence oraya doğru gidiyoruz. Yani o açıdan 218 imzaya rağmen, ben pek fazla geçeceğini zannetmiyorum.
Çongar: Ama Türkiye’nin de yapacağı şeyler çok önemli…
Barkey: Tabii, Türkiye’nın yapacağı şeyler çok önemli tabii. Adam Schiff pek fikrini değiştirmeyecek. Adam Schiff son gününe kadar, milletvekili olduğu son gününe dek, bunu destekleyecek. Çünkü Adam Schiff, bugün Amerika’da en çok Ermeni’nin yaşadığı bir bölgeyi temsil ediyor.
Çongar: Glendale…
Barkey: Onun için Adam Schiff’ten pek bir değişiklik beklemeyeceğiz. Ama onun etrafında çok insan şey edebilir… Ve de Erivan’ın da tutumu çok önemli. Erivan mesaj yollamaya başlarsa, "Bakın yeni adımlar atıyor Türkiye, bunları… bunların önüne geçmeyin…" O da önemli. Eninde sonunda, hep Hrant Dink’in dediğine dönüyorum ben. Türkiye için çok önemli 301’in kalkması, çok daha önemli. Ermeni toplumu açısından da bu çok daha önemli. Tasarıdan da çok önemli. Belki bu mesaj gelecek Amerika’ya…
Çongar: Türkiye’de kurulucak olan yeni hükümet, Bülent, Ermeni meselesinde ne yapmalı?
Alirıza: Ne yapmalı mı? Ne yapabilir mi?
Çongar: İkisi birden…
Alirıza: İkisi arasında dağlar kadar fark var. Şimdi bu Kongre'deki durumla ilgili de birşeyler söylemek istiyorum. Ama önce buna değinelim. Şimdi bu konu, sadece Türkiye ve Ermenistan arasında değil. Türkiye tanımış Ermenistan’I, ama diplomatik ilişki kurmamış. Zira Ermenistan’ın batı sınırı konusu var. Soykırım meselesini hala gündemde tutuyorlar. Ve belki bunlar kadar önemli olan, Ermenistan Karabağ’da Azeri topraklarını işgal etmiş. Türk-Ermeni ilişkilerinin düzelmesi sadece başka konulara değil, ki onlar da çok çok önemli, aynı zamanda Karabağ sorununun halledilmesine bağlı.. ve ona endeksli olduğu için Karabağ topraklarından Ermenistan çekilinceye kadar, bu konuda da ben herhangi bir ilerleme beklemiyorum. Ordada şunu unutmayalım. Karabağ’da elinde silah o toprakları fetheden diyelim, Azeri topraklarını gasp eden diyelim çetenin başında, şu anda Ermenistan’da Cumhurbaşkanı olan Koçaryan vardı. Koçaryan her ne kadar Aliyev ile görüşmelerinde iyimser, olumlu bir çizgi sürdürmeye çalışıyorsa da aslında pek niyetli değil.
Çongar: Sen diyorsun ki, Türkiye Azerbeycan’dan bağamsız olarak hareket etmeyecek bu konuda.
Alirıza: Maalesef, iki konu birbirine bağlandı. Geçmişte, 1997’de özellikle, ABD’nin çok ciddi bir girişimi olmuştu… 1996’da.. ve o da Karabağ konusunda, ki o zaman Ter Petrosyan’dı Cumhurbaşkanı Ermenistan'da… Belki çok farklı bir çizgideydi. Yine sonunda Ermenistan’ın Azeri topraklarından çekilmemesinden o girişim sekte uğramıştı. Ve Clinton yönetimi çok büyük bir sükut-u hayale uğramıştı o dönemde. Ben aynı noktada olduğumuza inanıyorum. Karabağ meselesinde ilerleme olacağına inanmadığım için, Türkiye’nin bu konuda pek adım atabileceğime inanmıyorum. Şimdi bir de çabucak, Washington’a dönelim. Şimdi 218 önemlidir. Niye önemlidir? Bu konuyu fiilen Dış İlişkiler Komitesi'nin gündeminden çıkartıp direkt…
Çongar: Komite artık bunu durduramayabilir hiçbir şekilde…
Alirıza: Direkt gündeme gelme tehlikesini arttırmıştır. İkincisi, gündeme gelirse geçer, yani onu da yabana atmayalım. Zira Nancy Pelosi, bu konuda Adam Schiff kendisiyle Nisan’da görüşmek istemişti. Kendisine randevu vermemişti duyduğumuz kadarıyla. Ve söylediği şuydu, “Biz Ermeni lobisinin gündemine göre değil, kendi gündemimize göre hareket edeceğiz” demişti. Ve özellikle Türkiye’deki seçim gündeminde bir şey yapmamak istemediği belli… Fakat Türkiye’deki seçimlerden sonra, 218 ki… Nancy Pelosi buna kendisine imza atmıştır ve bunu destekliyordur. Gündeme getirme ihtimali yüksektir. Ayrıca ben az önce belirtilen görüşleri paylaşmıyorum. Seçim dönemine girdiğimizde Ermeni lobisinin gücü artar. Ve o gücün şu yada bu şekilde Demokrat Partili liderlerin üzerindeki etkisi, bu konunun gündeme gelmesine yol açabilir.
Çongar: Dolayısıyla, önümüzdeki aylarda Ermeni Soykırım Tasarısı'nın geçmesi sana sürpriz olmayacak, diye anlıyorum. Peki, süremiz doldu. Öyle görünüyor ki, Türkiye'de yeni kurulacak olan hükümet, Irak ile İran’la ve Ermeni Soykırımı meselesi ile hemen ilgilenmek zorunda kalacak ve bu ilgi Türk-Amerikan ilişkilerinin gündeminin önemli bir parçası olacak.
Bülent Alirıza, CSIS Türkiye projesi direktörü, Abdullah Akyüz, Tüsiad Türkiye (dil sürçmesi/doğrusu ABD olacak) Temsilcisi ve Henri Barkey, Lehigh Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı. Hepinize çok teşekkür ediyorum, yorumlarınız katkılarınız için.
Ve sevgili izliyiciler, sizlere de çok teşekkür ederiz bizleri izlediğiniz için. Ağustosta yeniden buluşuncaya dek, lütfen internet sayfamıza gidin, oradan bizi okuyun, bizi izleyin ve tabii lütfen bize yazın. Türkiye’ye hayırlı bir seçim diliyoruz. Yeniden hoşçakalın diyorum. Ben Yasemin Çongar, burası Washington.